Ömür Gedik'in 'Hop dedik orda kal portakal' şarkısını dinlediğimde portakal ne alaka yahu? diye şaşıp kalmıştım. ''Hop dedik orda kal -------.'' bu boşluğu doldurun diye absürd bir soru sorulsa ve şıklarda portakal olsa en son işaretleyeceğim olurdu.
Portakalı soydum baş ucuma koydum ben bir yalan uydurdum duma duma dum bile çok daha mantıklı geliyor düşününce...
Ben minikken şimdi ki Şaşkınbakkal Starbucks, Kristal'di. Kristal çocukluğumun McDonald's'ı idi (hı bir de Kadıköy Altıyol'daki Wendy's'i unutmamalıyım.). Sonra bir anda Kristal minicik bir yere taşındı, Amerikan emperyalizminin farkında olmayan ben neler oluyor? diye düşünür iken Starbucks açıldı. Starbucks neydi ki? Buyurun ne istemiştiniz diye kurulmuş saat gibi konuşan abiler ve şok içinde ben. Woouuwww kahve marketi açılmış yahu hem de self-servis!!!
Mocha- Frappicino- Latte üçlüsü ile tanışmam o gün oldu. İsimlerini bile okuyamadığım seçenekler sunuluyordu, paniklemiştim, ben yılların Cadde çocuğuydum, yıkamazdılar beni. Türkçe karakter arıyor iken panoda Portalal Suyu yazısını okudum. C vitaminine kurban olduğum diyerekten siparişimi verdim. Yenilmedim, yendim.
Şimdi mi? Şimdi çok değiştim, grande, non-fat latteler gidiyor, caramel frappicinolar geliyor.
Boss'un Orange koleksiyonu o kadar güzel ki içimden bu satırları yazmak geldi bir anda. Gülümsetti, mutlu etti beni portakal... Ve karşınızda Boss Orange Sonbahar/Kış 2011 Koleksiyonu, tatatatataaaaaammmm:
|
Ahh ahh bu çocuk bizim manavın çırağı olsaydı, hayat ne güzel olurdu...
|