Benim upuzun bir pişmanlık listem var.
Daha kullanılmamış tuvalet kağıdı rulosu kadar kalın.
Geri dönüşü olmayan, zamanı geçmiş pişmanlıklar.
Pişmanlık öyle bir şey ki geçiyor, gidiyor sanıyorsun ama içine mıhlanıyor.
Birçok şey için çok pişmanım, keşkeler'den nefret ediyorum.
Listem sadece kabarıyor ben sadece uzaktan, yarı açık gözlerimle izliyorum...
Kamusal pişmanlıklarımın top 3 listesi:
Çocukluktan kalma en büyük pişmanlığım Barış Manço... Adam Olacak Çocuk'a neden gitmedim, neden O'na sıkıca bir sarılmadım, neden hadi hediyelerinizi alın dediğinde hızlıca koşup en kocaman paketi kapmadım...
Sonra Lefter... Dede kavramına hakim olamayanlar için futbolcudan çok öte olmuş Ordinaryus... Ben nasıl gidip bir kez sarılamadım, bir fotoğraf çektirmedim...
Şimdilerdeyse İnci Pastanesi... Daha on, on beş gün önce yolum Taksim'e düştüğünde İnci'nin önünden geçerken "Hadi bi profiterol patlatayım" diye içeri yönelirken "Saat geç oldu ya trafiğe kalmadan karşıya geçeyim." dedikten sonra kapının eşiğinden döndüğüm yer.
Keşke yeseymişim, keşke profiterolümün fotoğrafını çekip twitter'a, sağa sola yükleseymişim. Keşke cebime bir anı daha atsaymışım.
Hayat çok kısa, ertelemek konusunda profesörlük mertebesine erişmiş biri olarak arada böyle geliyorlar işte daralıyorum, bunalıyorum.
Unutmamam gereken şu: Hayat sadece kurulmuş saati erteleyince güzel.
Daha kullanılmamış tuvalet kağıdı rulosu kadar kalın.
Geri dönüşü olmayan, zamanı geçmiş pişmanlıklar.
Pişmanlık öyle bir şey ki geçiyor, gidiyor sanıyorsun ama içine mıhlanıyor.
Birçok şey için çok pişmanım, keşkeler'den nefret ediyorum.
Listem sadece kabarıyor ben sadece uzaktan, yarı açık gözlerimle izliyorum...
Kamusal pişmanlıklarımın top 3 listesi:
Çocukluktan kalma en büyük pişmanlığım Barış Manço... Adam Olacak Çocuk'a neden gitmedim, neden O'na sıkıca bir sarılmadım, neden hadi hediyelerinizi alın dediğinde hızlıca koşup en kocaman paketi kapmadım...
Sonra Lefter... Dede kavramına hakim olamayanlar için futbolcudan çok öte olmuş Ordinaryus... Ben nasıl gidip bir kez sarılamadım, bir fotoğraf çektirmedim...
Şimdilerdeyse İnci Pastanesi... Daha on, on beş gün önce yolum Taksim'e düştüğünde İnci'nin önünden geçerken "Hadi bi profiterol patlatayım" diye içeri yönelirken "Saat geç oldu ya trafiğe kalmadan karşıya geçeyim." dedikten sonra kapının eşiğinden döndüğüm yer.
Keşke yeseymişim, keşke profiterolümün fotoğrafını çekip twitter'a, sağa sola yükleseymişim. Keşke cebime bir anı daha atsaymışım.
Hayat çok kısa, ertelemek konusunda profesörlük mertebesine erişmiş biri olarak arada böyle geliyorlar işte daralıyorum, bunalıyorum.
Unutmamam gereken şu: Hayat sadece kurulmuş saati erteleyince güzel.
galiba benim de en büyük problemim ertelemek. hem de tat veren küçük ama önemli şeyleri.
YanıtlaSilinci pastanesine hiç gitmedin gerçi ankaradayım ama İstanbul ziyaretlerinde de gitmedim benim de uhte.
bir laf var yaptığın şeylerden duyduğun pişmanlık zamanla geçiyor da yapmadığın şeyler duyduğun yok gerçekten geçmiyor.
daha acıklı içime oturanları da var telafisi de yok keşke gidilecek alınacak bir şey olsa ya da tüm pişmanlıklarımız bu türden olsa
Tabi ki ben sadece bu tarz pişmanlıklarımızı ele aldım yoksa bunlar hava civa :) içimize oturan, daha çok acı veren ne çok pişmanlıklarımız var-dır hepimizin...
YanıtlaSilHayat bazen çok acımasız.