Hafta içi 22:00 seansı, CKM Hayal Kahvesi tıklım tıklım.
Büyük ihtimalle herkes işten/okuldan çıktı ve eve uğramadan direkt sinemaya
geldi. Uzun zamandır hangi filmi böyle bekledik hiç hatırlamıyorum. Saat 22:00’de
Büyük Salon nerdeyse dolu. En ön koltuklar bile…
“Film adlarını armutla, çilekle değiştir.” gibi gerzekçe bir
dönem geçiren Twitter ahalisinin bunu neden yaptığına dair zerre fikrim
olmadığı için ben hala film adlarının Türkçeye uyarlanma konusunda neden bu
kadar başarısız olduğumuza kafa yoruyorum. Yahu film zaten festival filmi adını
olduğu gibi bıraksana ayol! Nemfomanyak de olsun bitsin, yok ama biz Aşk-ı
Memnu, Muhteşem Yüzyıl-Son Dem gibi arada tire olan işleri seviyoruz. Bu
sebeple film, İtiraf- Aşkı Unut olarak isimlendirilmiş. (Abilerim, ablalarım
İtiraf- Aşk-ı Unut da olabilirdi hem iki tane tire koyabiliriz, tamam sustum.)
Ve işte başladı, Rammstein eşliğinde Lars von Trier kendi sahnesinde!
Film hakkında düşüncelerimi paylaşmadan önce söylemek
istediğim, filmin daha ilk dakikalarında Joe’nun “Anlayamazsınız.” demesiyle
tüm salonun yıkıldığı film olarak hafızamda kalacak olması, evet evet sığ bir
insanım. J
Filmi bir bütün olarak düşündüğümde şaşırdığım sahneler
kadar güldüğüm sahneler de oldu. Filmi sevdim mi, “Wow!” dedim mi hayır.
Abartısının onda birini hak ettiğini düşünmüyorum. Melankoli ile kıyaslamaya da
kalkamam. Onu çok sevmiştim. Yönetmen kendince entelektüel porno mu çekmiş bu
robotik Joe ile? Aman neyse, o kadar eleştirisel yaklaşmayacağım, haddim değil.
Benim için filmin en eğlenceli kısmı Uma Thurman’ın terk edilmiş eş olarak Joe’nun evini bastığı
bölümdü. Çok güldüm açıkçası hatta bir ara “Bu kadar gülmemiz normal mi acaba
komedi filmi gibi…” diye de düşündüm. J
Sonlara doğru bitse de gitsek uyusam duygusu ağır bastı.
Okuduğum kadarıyla ikinci film birinciden sönük imiş. Zaten
bu akşam Muhteşem Yüzyıl var, kaçıramam. Kusura bakma Lars von Trier! J