29 Ocak 2012 Pazar

Gucci Pre-Fall 2012

Yaz sen çok güzelsin, sıcacıksın.
İlkbahar sen umut dolusun, yazı sabırsızlıkla bekleme sebebisin.
Kış sen soğuksun ama kar yağınca anlatılmazsın, o karlara basmak, pamuklara sarılmak gibi...
Sonbahar sen kurumuş yaprakların hışırtısısın, yağmurlu günlerde yüzünü damlalara çevirip yürümenin mutluluğusun.
                                                 

Gucci Pre-Fall 2012 karşımızda:






'The Artist'in artisti Uggie

   
                           

    Tam bir 'mimik' insanıyım. Kaşlarımı 'Küçük Emrah' ya da 'şaşkın ördek yavrusu' şekline sokabiliyorum. 'The Artist'i izlerken 1920'li yıllarda yaşasaydım ve de oyuncu olsaydım, sessiz filmlerde çok rahat kendimi ifade etme fırasatı bulurdum dedim hem de konuşmadan :)


                

                                      

    The Artist, Hollywood'un nereden nereye geldiğini, sessizlikten sesli çekimlere geçişini naif ve klişe (sessiz bir film sonuçta, fantastik bir senaryo beklemek saçma) bir anlatım ile sunsa da oldukça eğlenceli. Özellikle dönem kıyafetleri, saç aksesuarları ve de arabalar oldukça dikkat çekiciydi.

Jean Dujardin'in oyunculuğunun yanında biricik dostu, köpeği Uggie'nin oyunculuğu Oscar'a aday olmalı dedirtti. Harikaydı!


                                         

Bakalım Oscar'da neler yapacak, merakla beklemedeyiz :)

25 Ocak 2012 Çarşamba

The Help

Hep önden gittim.
Arkadaşlarıma şurada şu cafe var, lattesi çok güzel ya da şurda köfteci var enfes, hep ben denedim. Tüm okul sürü halinde George Hogg giyip, koridorda kaymamak için emin adımlarla yürümek zorunda kalırken okulda ilk Converse'i ben giydim (çok gururluyum, şaka değil cidden :) )
Gezdim gezdim gezdim, yürüdüm yürüdüm yürüdüm.
Çevreme birçok şeyi ben öğrettim çünkü ben en çok öğrenmeyi severdim.

    Salı pazarı müdavimi olarak ihraç fazlası harika parçaları bulup, daha yaz ya da kış gelmeden neyin moda olacağını ben öğrendim, en sevilen pazar markaları Atmosphere, H&M ve Topshop'ta yeni sezonda ne moda olacak ben bildim.

Şimdi bu durumu sinema ile yaşıyorum, herkesten önde gidiyorum, aylar sonra vizyona girecek olan filmleri bile izledim, bu sene kendi adıma yaptığım, sürekliliğini koruduğum tek aktivitem bu oldu.


                                           

    Yakında vizyona girecek olan ''The Help'' de bu sezonun favori filmleri listemden. Filmin konusu ''ırkçılık'' gibi ağır bir kavram olsa da bunu ele alışı ile oldukça basit ve de samimi. Film süre olarak uzun olsa da 60'lı yıllarda kadınlar nasıl giyinirmiş, saçları nasılmış ya da  tek amaçları kocalarına güzel görünmek olması gibi detayları da bu süreçte öğrenme fırsatı sunuyor.
Keyifli zaman geçirmek için izlenebilecek, samimi bir film. Özellikle Minny karakteri çok tatlı :) 

                           

    Nette gezinirken bir İngiliz geleneği olan 5 çayı üzerine harika bir çalışma, Kristian Schuller'in objektifinden, The Help kıvamında harika kareler :) 

      

      

      

     


24 Ocak 2012 Salı

We Need To Talk About Kevin

    Golden Globes 2012 üzerine yazılması gereken her şey çoktan yazılmış, eleştiriler bolca yapılmış, Meltem Cumbul ülkece taşlanmış ise artık normal hayatımıza dönebiliriz. Golden Globes'da ne giymiş? diye merak ettiğim yegane insan Tilda Swinton'dı. 


Kendine özgü tarzı, farklı saç kesimi ile sürüden hep ayrı hareket eden Swinton'ın aklımdan çıkaramadığım, oldukça etkilendiğim son filmi ''We need to talk about Kevin'' ile kendisine olan hayranlığım daha da arttı. 


                           tilda swinton globes 01

                            tilda swinton globes 03
Photo
        
    Film bittikten sonra belli bir süre ekrana bakakalıyorsun, için nefret ve sinir ile doluyor. Bu film insanı evlilik, aile kurmak, bebek sahibi olmak gibi kavramların insanın tüm özgürlüğünü elinden aldığına inandırıyor ya da eğer bebek sahibi olmak istemiyorsan olmamalısın, herkes doğurmamalı dedirtiyor. Ve gerçekten etkiliyor, çok derinden...


Tilda Swinton'ın eleştirmenlerce en üstün oyunculuk performansı sergilediği film olarak gösterilmekte. Ve de Kevin'in küçüklüğünü oynayan minik oyuncu resmen oyunculuk dersi vermekte, inanılmaz...
Mutlaka izlenmeli.


                        

17 Ocak 2012 Salı

Meltem Cumbul'dan Cieeee

    İlkokul ve ortaokulda sınıf panosu vardır. Genelde bordo kumaş kaplıdır, belirli gün ve haftalarda o pano süslenir. Bu önemli görev için ''pano kolu'' bile mevcuttur. Koskocaman panoyu süslemek, yazılan kompozisyonları ve şiirleri simetrik bir şekilde panoya iğnelemek ülke idare etmekle eşdeğerdir. İlkokul ve ortaokul sürecinde ben hep resim kolu ve başkan yardımcısı oldum. Başkan yardımcısı olmamın sebebi de gizliden kendi iktidarımı kurmuş olmamdı ve de herhangi bir sorunda başı yanacak olan ben değil, başkanın olmasıydı (Çok çakalım değil mi? Eee ben Kara Melek dizisi ile büyüdüm, öğrendiklerimi uygulayabileceğim tek yer okuldu).


Resim kolu olmanın türlü türlü zorlukları vardı, en başta da önemli günlerde kocaman o günü yazıp boyamak ve panonun en tepesine asmak geliyordu...
10 Kasımlarda simsiyah ''Atam İzindeyiz'' ya da Yeşilay haftasında ''Sigaraya Hayır!'' gibi.


Hangi haftayı kutluyorduk şimdi anımsayamadım, İngilizce hocam İngilizce Atatürk'ün bir sözünü seçmemi, hazırlayıp panoya asmamı istedi. Tabii ki işin kolayına kaçıp en kısa olanlardan birini yazmaya karar vermiştim.


Uzun uğraşlarım sonucunda, kimselerde olmayan Talens marka guaj boyalarımla, fevkaladenin fevkinde bir iş çıkarttığımı düşünerek panoya astım. 


Panoda kocaman harflerle ''Peace at Home Peace in the World'' yazacağına, ''Peach at home Peach in the World'' yazıyordu. Yani ülkem ve dünya için ''Yurtta şeftali, dünyada şeftali'' diliyordum...


Golden Globe'da Meltem Cumbul'un zafer işareti yaparak bu sözü söylemesi üzerinde bu anım canlandı gözümde... Milletçe kronik başarılı kimseleri çekememe hastalığımızın son kurbanı da Meltem Cumbul, neden O gitmişmiş... Bu konulara girip kendimi hiç germeyeceğim :) Sadece Nuri Bilge Ceylan'ın ne düşündüğünü merak ediyorum. Kendisi Meltem Cumbul'un konuşulduğunun onda biri kadar konuşulmadı, yıllardır Cannes'da ödül alıyor, ödül veriyor...


                                      


Meltem Cumbul'un elbisesi Chloe, ayakkabıları Oscar de la Renta, takıları Erica Courtney ve çantası da Temperly London.