31 Ağustos 2011 Çarşamba

Manolo Blahnik - Mimi Plange için tasarlamış

    Şu fani dünyada bir Nicholas Kirkwood bir de Manolo Blahnik ayakkabım olmalı. Sayısala yüklenmem de belki bu sebepten. Tabi bu ayakkabılara sahip olduktan sonra doktora gitmiş galoşları ayaklarında unutmuş ve sokaklarda galoşlu dolaşıyormuş izlenimi verebilirim zira kıyamam, her adımda acaba 'canları yanıyor mu?' diye endişelenirim.

Mimi Plange ki kendisi lüx ürünler tasarımcısı, Manolo Blahnik ile işbirliği sonucunda 2012 İlkbahar/ Yaz koleksiyonu için 2 tane tasarım ayakkabıyı kapmış. Şimdilik bir tanesi görebiliyoruz ki bu bile yetiyor...

                                

Mykonoooooooooos

   Gezmek... Yeni yerler görmek,  yeni şeyler öğrenmek... Barok musun? Gotik mi? bilmek, hikayesini dinleyip, hayal kurmak. Bu benim özetim. Gezmek üzerine tüm hayallerim...Mykonos'tandır karelerim...


Hikayeme başlamadan önce en yakın arkadaşlarım; ayaklarıma teşekkürü bir borç bilirim...
Görmeğe alışık olduğumuz karelerden ben de çektim... İşte gördüğümüzde aaa Mykonos dedirten kompozisyonlar:







Mykonos muhtarı Jack teftişte !


Hayatımda gördüğüm en güzel 2.elcilerin başında gelebilecek bir yer. Hiçbir şey alamadım çok pahalıydı ama sahibi amca beğendiğim rozeti satmayacak söz verdi, zengin olunca gidip alacağım :)

Meşhur Mykonos geceleri ve diğer fotoğraflar bir sonraki postta gelsin, şimdi biraz sıkıldım da :)

23 Ağustos 2011 Salı

Ben dün sirke gittim- Sirke gittim dün ben- Dün ben sirke gittim.

    Sınıfta bir espiri yapılır, sınıfça gülünür hatta kahkaha atılır ya, işte ben bu toplu harekete geç dahil olanlardanım. Önce hayaller alemimde canlandırıyorum daha sonra patlatıyorum kahkahamı. Hal böyle olunca sınıftakilerde 'ahahah jetonu ancak düştü' diye, bir kez daha gülüyorlar... Gülsünler, bu hayatta karşındaki insanı eğlendirmek, onu mutlu etmek gibisi var mı? Yokkk...
(sınıf: topluluk anlamında kullanılmıştır, zira kocaman kız oldum)


Bu bakımdan güldürmek zor zanaat. 'Palyaçoluk' çok zor meslek, hep riskli, bu yüzden kocaman bir alkış tüm palyaçolar için...


    Dün akşam ben çok mutluydum, ilk kez sirke gittim. Kedigillerin tüm üyelerini görüp, şaşkınlık içinde şovu izleyeceğimi hayal ediyordum fakat pek başarılı değillerdi olsun, hayvancıkları üzmesinler, canlarını yakmasınlar yeter.


    Gösterileri izlerken sirkte çalışanları düşündüm, tam anlamı ile göçebe hayat. Bitmeyen yolculuk, onları bekleyen yeni yerler ve insanlar var. Evleri her yer-de, yazlık- kışlık sorunu yok, misafirleri ise hep mutlu, hep alkışlamaya hazır, hep fıkır fıkır.

Evlerimizde salona az uğrarız ya, ani misafir baskınlarında mahçup olmayalım, tertemiz kalsın diye. Onlarda böyle bir sorun yok, salonlarının kapılarını açmışlar sonuna kadar, gelin diyorlar içeri girin hem de ayakkabılarınızla!


Giriyoruz kapıdan içeri, dalıyoruz rüyalar alemine. Gülüyoruz, şaşırıyoruz, heyecanlanıyoruz bazen de korkuyoruz.


Peki ama bu fotoğraf? Tüm sirkin yükü benim omuzlarımda demiyor mu bu kızcağız? Evet evet diyor. ''Ben size bu şovu hazırlamak için kaç yıldır çalışıyorum bir bilseniz...''


Artık biliyoruz, önünüzde saygıyla eğiliyoruz ve yine bekliyoruz.
Yine gelin tamam mı?

19 Ağustos 2011 Cuma

Hugo Boss Orange 2011/2012 Sonbahar Kış Koleksiyonu

   Ömür Gedik'in 'Hop dedik orda kal portakal' şarkısını dinlediğimde portakal ne alaka yahu? diye şaşıp kalmıştım. ''Hop dedik orda kal -------.'' bu boşluğu doldurun diye absürd bir soru sorulsa ve şıklarda portakal olsa en son işaretleyeceğim olurdu.

Portakalı soydum baş ucuma koydum ben bir yalan uydurdum duma duma dum bile çok daha mantıklı geliyor düşününce...

Ben minikken şimdi ki Şaşkınbakkal Starbucks, Kristal'di. Kristal çocukluğumun McDonald's'ı idi (hı bir de Kadıköy Altıyol'daki Wendy's'i unutmamalıyım.). Sonra bir anda Kristal minicik bir yere taşındı, Amerikan emperyalizminin farkında olmayan ben neler oluyor? diye düşünür iken Starbucks açıldı. Starbucks neydi ki? Buyurun ne istemiştiniz diye kurulmuş saat gibi konuşan abiler ve şok içinde ben. Woouuwww kahve marketi açılmış yahu hem de self-servis!!!
Mocha- Frappicino- Latte üçlüsü ile tanışmam o gün oldu. İsimlerini bile okuyamadığım seçenekler sunuluyordu, paniklemiştim, ben yılların Cadde çocuğuydum, yıkamazdılar beni. Türkçe karakter arıyor iken panoda Portalal Suyu yazısını okudum. C vitaminine kurban olduğum diyerekten siparişimi verdim. Yenilmedim, yendim.

Şimdi mi? Şimdi çok değiştim, grande, non-fat latteler gidiyor, caramel frappicinolar geliyor.

Boss'un Orange koleksiyonu o kadar güzel ki içimden bu satırları yazmak geldi bir anda. Gülümsetti, mutlu etti beni portakal... Ve karşınızda Boss Orange Sonbahar/Kış 2011 Koleksiyonu, tatatatataaaaaammmm:

                   
             
                   
Ahh ahh bu çocuk bizim manavın çırağı olsaydı, hayat ne güzel olurdu...


17 Ağustos 2011 Çarşamba

Rodarte Uzak Diyarlara Gidelim mi?

    Normalde trafik ışıkları gibi rengarenk giyinmeyi seviyorum. Hep bi pembe, mor ya da parlak mavim olsun üzerimde. Bazen de öyle bir moda giriyorum ki pastel renkleri sırtıma alıp uzak diyarlara göç edesim geliyor. Bugün ki modum tam olarak bu, kös kös nette dolaşır iken Rodarte'nin Opening Ceremony sonbahar/kış 2011 lookbookunu gördüm ne harika bir çekim, işte bayıldıklarım...


Photos:Stephan Haurholm