Pazar günleri babamın serçe parmağından tutup gezmeye gittiğimiz günler çok eskilerde kalmış, büyümüşüm. Düşünüyorum da babamın serçe parmağı bile kocaman gelirdi gözüme ve elime... Okuma yazmayı söküp, biraz daha büyüdüğüm zamanlarda da bu ritüelimizi arabayla gerçekleştirirdik. Bir gün babam 'Oooo bak senin mağazanın (o zamanlar favori mağazam 012 Benetton idi) camında ne yazıyor' demişti ve ben de 'Ne yazıyor baba okuyamıyorum ki harfler çok küçük' dememle 4 göz olmam arasındaki süreç ışık hızı gibiydi...
Annemle zevk zıttı olduğumuz zaten aşikardı, kendi beğendiğim rengarenk gözlük çerçevesi yerine bana leoplar desenli gözlük almıştı... Uzun süre direnmiştim ama anne işte ne derse o olurdu, OLDU.
Yaklaşık 10 yaşlarımda tanıştığım gözlüklerle neredeyse 8 yıl geçirdim. Herkesin gözlükleri birebir iken ben kimsede olmayan modeller taktim... Mor, çimen yeşili (cidden efsaneydi), siyah kemik... Yıllar sonra moda olan gözlükleri ben çoktan tüketmiştim... (Allah'ım ben gerçekten bir ikonum ama neden fark edilmiyorum?)
Sonra hoş geldin lens... Uzun zamandır herhangi bir doktorsal vaka'm olmadan geçirdiğim bu zaman zarfının finalini kıpkırmızı sol gözümle yaptım. Doktor artık belli bir süre lens kullanmamam gerektiği belirtti, ben de soluğu gözlükçüde aldım. Ve yine yapacağımı yaptım ve kimsede olmayan bir gözlük seçtim. Satış danışmanı beyfendi bile çok çabaladı, yaklaşık 50 gözlük denettirdi, ama ben fikrimi çoktan vermiştim. Hoş geldin yeni leopar gözlüğüm, anne sen haklıymışsın... :)
Bayıldığım ayakkabı tasarımcısı Kobi Levi'nin son şaheserleri! Çoğu insan ben bunları giyemem, çok marjinal diyebilir... Kimsede de yoksa işte sizler benimsiniz, Ahhh Kobi ahhh, hayvanlar alemi kreasyonu bir gün benim olacaksınız :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder