28 Kasım 2013 Perşembe

Sorry Cicim Tüm Paramı Kendime Harcadım

Yeni yıl heyecanı beni neden hiç sarmıyor diye kara kara düşünürken Harvey Nichols'ın bu harika reklamına denk geldim. "Sorry I spent it on myself" sloganıyla harika bir iş çıkarmışlar. Yılbaşı, Noel Baba bizim kültürümüzde çok etkili unsurlar olmasa da yurt dışında sancılı bir süreç sanırım. Tüm paranı sevdiklerine güzel (yani pahalı) hediyeler almak için harcıyorsun. Veee kendine bir şeyler alacak paran maalesef kalmıyor (bizim cennet ülkemizde olsalar kredi kartına 12 taksit yaptırabilirlerdi!)



Bu sorundan güzel bir reklam çıkaran Harvey Nichols'u tabii ki ayakta alkışlıyoruz! Ayrıca sağlam markaların üç tel tokayı janjanlı pakete koyup yüz katı fiyata satmasına kızmıyor onu alan aptişlere nanik yapıyoruz...
Reklamı da şuracıktan izleyebiliriz: http://bit.ly/1cye08R 








12 Kasım 2013 Salı

Hamileyken Sigara İçmenin Videosal Anlatımı

Kurban bayramında minnacık bebeğini evde bırakıp açlık ve susuzluktan ölümüne sebep olan o "kadın"ın şokunu hala atamamışken izlediğim bu video resmen kanımı dondurdu.


Hamileyken sigara içmenin zararı bu kadar mı etkili bir şekilde anlatılır, helal olsun!
Beni derinden etkileyen reklam filmini izlemek için: http://www.youtube.com/watch?v=SPBQII5c9fw


Finlandiya Kanser Derneği'nin hazırlattığı sosyal sorumluluk reklam filmi bizde de kamu spotu olarak yayınlanmalı... Çok başarılı bir iş, çook.




"Yeni deneyimler için yer açma zamanı"

Sokak çocuğuyum. Nefes aldığımı, yaşadığımı hissetmemi sağlayan ve beni mutlu eden en büyük yaşamsal fonksiyonum sokaklarda aylaklık etmek. 

Sokak denince benim için vazgeçilmez iki yer var: Kadıköy ve Karaköy. Kadıköy'ü avucumun içi gibi bilme sebebim doğup, büyüdüğüm topraklar olmasının yanı sıra eski çehresini hala korumak için çabalıyor olması. Bir yerde yaşanmışlık yoksa benim için orada oksijen yoktur. Karaköy ise kendimi keşfetmeye başladığım zamanlarla birlikte keşfettiğim, her sokağını adım kadar iyi bildiğim, mutsuzken "Bir dolanıp geleyim" diyerek kendime derman olduğum yer.

Karaköy'ün bu inanılmaz değişimine günbegün şahit oluyorum. Her gün yeni kafeler, galeriler açılmakta değişim son hız devam etmekte. Eski (bence tarihi) binalar restorasyon bahanesiyle saçma yapılara dönüşmekte. 

İstemiyorum sizi, istemiyorum bu değişimi!!!

İnsanlar Ataşehir gibi (Allah kimseyi düşürmesin) yapay ilçelerde yaşarken ne çok güzellikten mahrum kalıyor, ne çok şeyi pas geçiyor. Bunların farkında olduklarını da pek sanmıyorum, onlar için sitelerinin 948383 tane havuzu olması mutlu olmaları için gayet yeterli bir sebep. Hey mannn size acıyorum cidden...



İsrailli telekomünikasyon şirketi Pelephone, Up yani Yukarı Bak filminden ilham alarak ya da çalarak çok hayat dolu bir reklam filmi yayınlamış.


Hoşlandığı kıza ulaşmak için evindeki fazlalıklardan kurtulan alık çocuk ve güzel kızın kısa hikayesi.


Up filmine benzer öğeler ve renklerin kullanıldığı bu reklam filminin sloganı: 
"Time to make room for new experiences"
"Yeni deneyimler için yer açma zamanı"
Telekomünikasyon şirketi için bence gayet güzel bir slogan ve reklam olmuş.



Reklamı izlemek için tık tık.



9 Kasım 2013 Cumartesi

Sonbahar Nimetleri

Sonbahar.
En sevdiğim mevsim. 
Doğanın kendini çekinmeden bize açtığı, "Nasıl değişiyorum, dönüşüyorum şahit olun." dediği zamanlar.

Malezyalı tasarımcı bir arkadaş da kendince "Fashion in Leaf" adında bir "şeyler" hazırlamış. Valla benim için haber değeri bile olmayan bu işin gazete küpürlerinde görmek sinir etti. 
O zaman benim patates baskılarımı da görmelisiniz! 




 

8 Kasım 2013 Cuma

Pitahayalı Cümleler Kuruyorum

Hafta içi çalışma saatleri içinde en büyük aktivitem/hobim/eğlemcem öğle arasında market gezmek. Evet evet market gezmek. Bazen ellerimi arkadan bağlayıp market muhtarı gibi sadece dolanıyorum, dolanıyorum, dolanıyorum. Ama mutlaka elim dolu çıkıyorum...
Ay başında "Neye harcamışım bu kadar para ya?!" diye kredi kartı ekstreme ne zaman baksam baştan aşağı Macro Center yazıyor.

Markette en eğlenceli durağım meyve sebze standı. Dün tanıştığım pitahaya ile sizi de tanıştırmak isterim. 

Kendisi oldukça tropikal bir arkadaşımız, hem de kaktüsgillerden. 



Googlelayınca öğrendim C Vitamini, Potasyum, Kalsiyum içeriyormuş. Pitahayadan asıl etkilenme sebebim ise iç kısmı. Tam olarak içi seni dışı beni yakar durumu: "Fuşya ve beyazın inanılmaz uyumu!"




Tam pitahaya ile tanışmamın üzerine Prada'nın yılbaşı için hazırladığı "tropik" koleksiyona denk geldim. Buradan tasarımcılara sesleniyorum pitahayadan ilham alarak harika koleksiyon hazırlayabilirsiniz. Puantiyeli cicili bicili... Hadi yine iyisiniz, verdim fikri de :)


Bu çantayı çok beğendim, gerçekten tropik :)


Bu anahtarlıklar promosyon gibi (Allah bilir kaça satılıyordur).


Kaplan modası kurbanları diyorum ve lafı uzatmadan pas geçiyorum.


Ve işte günlerce, haftalarca konuşulması gereken bir eser! Yemin ederim fotoğraflara baktığım kaynak güvenilir olmasa site hacklenmiş derdim. Bu cüzdan beni eskiden sıkı takipçisi olduğum salı pazarına götürdü, orada Filipinli bir abla vardı. Taraf, toka, cüzdan, hello kittyli objeler satardı. Bu cüzdanı bir an pazarda hayal ettim. Senin yerin Filipinli ablanın tezgahı, sorry canım...








6 Kasım 2013 Çarşamba

Versace Bizi de Giydirseneeeee Giydirseneeeee!

Futbol benim için de sadece futbol değil, hiçbir zaman da olmadı. Bugün de güzel bir tarih bizim için, 11 yıl olsa da hayatımda mutluluktan ağladığım ilk gün...

Neyse konumuzdan uzaklaşmadan sadede gelir isem, futbolda markalaşmanın ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. THY sağ olsun bu konuda vizyonumuzu genişletti, dünkü Tiger Woods faciasından sonra hepimiz "Ne gereksiz bir reklamdı!" diye konuşmuş olsak da genel olarak başta Barcelona olmak üzere hepimizi etkileyen güzel işler çıkardılar.

THY ile başlayan "uçurma" reklamlarını giyim markalarımızın "giydirme" reklamları izledi... Livepool'u Ramsey'in giydirmiş olması gibi...



 
Real Madrid'i bu sezon Versace'nin giydireceğini duyduğumda bir kez daha "Ellere var da bize yok mi?!" dedim... N'olurdu sanki bu haberi Real Madrid için değil de Türk takımları için duysaydık. Marka giyineceğim diye yürüyen reklam panosuna dönen futbolcular için de süper motivasyon olurdu diye düşünüyorum. Bizde de Sarar giydirsin, Kiğılı giydirsin. Ahh ah...
 
  
 


 

4 Kasım 2013 Pazartesi

İkinci Raund Coca Cola'nın

Önce atak Pepsi'den geldi. Golü atar gibi oldu ama gol çizgiden çıktı. Sonra kontrataktan golü Coca Cola attı...

Cadılar Bayramı için çok yaratıcı bir fikir, sıfır maliyet, bol tıklanma... İşte bu her markanın rüyası! Peki Pepsi bunu yaparken Coca Cola'dan elbet sağlam bir atağın geleceğini düşünemedi mi yoksa "ya onlar bir şey bulana kadar konuşulduğumuz, tıklandığımız, like'landığımız yanımıza kar kalsın." mantığı mı hakimdi...


Pepsi'nin bu "korkutucu" olarak nitelendirdiği kostümlü şakasına tü kaka demek saçmalık olur. Bence oldukça yaratıcı. Pepsi-Coca Cola çekişmesi "competitive advertising"e her zaman çok güzel örnekler sunmuştur. Bence bu da onlardan biri ( Bu alanda benim için en başarılı reklamı öğrenmek için tık tık: http://www.youtube.com/watch?v=auEdEYY3ao4 )


Coca Cola sadece bir içecek markası olmasının ötesinde gerçek bir pazarlama devi... Böyle bir markadan beklenen atak tabii ki geldi ve Pepsi'yi süper kahramana özenen, ikinci olduğunu kabullenmesi gereken marka konumuna soktu, mesajını alttan alttan değil "ne dedin sen?! çaaaaat!" diye verdi. Harika bir çalışmaya imza attı.