27 Ekim 2011 Perşembe

Yaralandım...

   Elimin üzerinde derin bir kesik...
Ne zaman oldu, hangi gün, farketmedim... Kolileri açarken ya da bantlarken mi bilemedim... Kıyafetleri yetişkin, bebek diye ayırırken ya da bebek bezleri ve biberonlar nereye konuluyor diye sağa sola koşuştururken mi, hatırlayamadım... 

Bu yara neyin yarası? Hiç geçmesin, kapanmasın istiyorum, en azından izi kalsın, unutmayayım...

Yüreğim daha çok acıdı benim, gözyaşlarım isyan etti düzene, faşistlere, yüreği sızlamayanlara... Çok yaralandım ben tıpkı 17 Ağustos'ta olduğu gibi. O kadar çok soru var ki kafamda, kime sorsam, kimden hesap sorsam ya da kime dert yansam?

   Gözde öğretmenle birlikte ölen öğretmen sayısı 64... Gözde belki de İstanbul'da doğmuş büyümüştü, tayini Van'a çıkınca ailesi üzüldü, çok uzak dedi annesi ama Gözde çalışacak, ailesine para yollayacaktı. Kim bilebilirdi ki senin biricik kızını şerefsiz bir adam betondan, demirden çalarak senden aldı...

    Ve depreme internet kafede yakalanan Yunus... Onun evinde büyük ihtimal bilgisayar yoktu, belki de harçlığını sakladı, okulda simit yemedi ki pazar günü gitsin, bilgisayarda oyun oynasın. Bilgisayar başına oturmuştu, çakmak çakmak gözleriyle, ya bir savaş oyunu açmıştı ya da yarış, oynuyordu. Sonra dünya o minicik bedeninin üzerine yıkıldı, yanında bir de adsız kahraman...


    Bu fotoğrafı ömrüm boyunca unutmam; o zeytin gözleri, usulca yastığa başına koyup kurtarılmayı bekleyen olgunluğu... Hala isyan ediyorum neden kurtaramadılar, yaşatamadılar seni diye, cennete gittin onu da biliyorum ama çok gençtin sen, çok miniktin...

Melek Yunus huzur içinde uyu, bir gün karşılaşacağız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder